Sadece ağaçlar mı yandı? 8 canımızı yitirdik, sayısını
bilmediğimiz kadar büyük baş, küçük baş hayvan telef oldu. Ormanda yaşamakta
olan hayvan, börtü böcek ve de arılar yok oldu. Bazı vatandaşlarımız
evlerinden, ahırlarından ve bazı tarım aletlerinde de oldular. Kısacası büyük
bir felaket yaşandı ve de yaşanıyor.
Kayıplarımız dışında böyle büyük bir felakete de hazır
olmadığımız ortaya çıktı. Orman Bakanlığının envanterinde yangın söndürme uçağı
olmadığını bizzat Bakanın ağzından öğrenmiş olduk. Eskiden beri Türk Hava
Kurumunun böyle durumlarda yangına uçtuğunu bilirdik ama öyle olmadı. Öğrendik
ki büyük Atatürk'ün bizzat kurduğu bu kurum kolu kanadı kırılmış bir durumda
bir kayyumla yönetiliyor. Şaibeli bazı yollarla uçaklarının yangında görev
alması engellenmiş. Atatürk'ün kurduğu bir kurum daha işlevsiz hale getirilmiş.
Üstüne üstlük o kurumun yaptığı (üstlendiği) bir takım işleri yapabilecek yeni
bir oluşum da yaratılamamış. Yangın sırasında vatandaşların ısrarla gökte
yangın söndürme uçakları aramalarının televizyondaki görüntülerini
unutmamışsınızdır.
Türkiye bu kadar çaresiz bir ülke olabilir mi, asla.
Buradaki sorunu, iyi yönetilmeme oluşturuyor. Hatırlayınız; Kıbrıs çıkarması
sonrası başta ABD olmak üzere Batılı devletlerin bize uyguladığı ambargo sonucu
çıkartma gemisi ihtiyacımızı bir kampanya ile bu millet kendi imkânlarıyla
gidermişti. Benzer şeyler şimdi de yapılabilir. Yeter ki siyasi irade bu konuda
bir karar oluşturabilsin.
Bunu da hiç gecikmeden gerçekleştirmek gerekir. Unutmamak
gerekir ki benzer yangınları önümüzdeki senelerde de yaşamamız hiç şaşırtıcı
olmayacaktır. Dünyamızın ısınması ne yazık ki son zamanların en büyük çevresel
felaketlerine ortam hazırlıyor. Bu duruma “küresel ısınma”, “sera etkisi” gibi
isimler veriliyor. Sonuç olarak dünya
ısısını dengelemekte çok önemli rolleri olan buzullar eriyor, deniz seviyeleri
yükseliyor, Güneşten gelen tehlikeli ışınları tutan üst atmosfer katmanlarından
ozon tabakası inceldi hatta yer, yer delindi, bu da atmosfer ısınmasını
artırdığı gibi zararlı ışınımlara bağlı hastalıkların sayısında da artmaya yol
açtı. Bir çarpıcı örnek bu sene Kanada’nın kuzey batısında yaşandı (ki burası
kuzey kutbuna oldukça yakın bir noktadır) sıcaklardan 74 insan öldü. Daha
sayısız örneklerle bu yazıyı uzatmak mümkündür ama biz örneklerimizi burada
sonlandıralım. Bütün bu olanlara ne
yazık ki insan faaliyetleri neden oldu. Bilim insanlarının senelerdir
yaptıkları ve yapmakta oldukları uyarılara rağmen hemen hemen dünyadaki bütün siyasi iradeler
uyarılara aldırış etmedi. Sonuç olarak da Dünyamız her geçen gün yaşanılması
daha zor bir ortam haline dönüşüyor.
İmkanları bizim ülkemizden daha iyi olan ABD’ nın batısında ve
Avusturalya'da yaşanan ve aylarca süren yangınları unutmamak gerekir. Küresel
ısınmanın Dünyamızın başına sardığı bir çok felaketten birisi de bu tip büyük
yangınlardır. Sadece yangınlar mı, şu sıralarda Kuzey Anadolu’da yaşanan sel
felaketleri, İç Anadolu ve doğuda görülen müthiş kuraklıklar da aynı durumun
ürünleridir.
Bütün bu olumsuz koşullara rağmen
ülkemizi bu ve bunun gibi felaketlere hazırlıklı duruma getirmek bir
yurtseverlik görevidir. Yurttaşlarımızı bu konuda eğitmek, çevre sorunlarının
oluşmasına değil, onların çözümlenmesine yardımcı olan insanlar durumuna
getirmek topyekün bir eğitimle olabilir. Ayrıca uygar ülkelerin yaptığı gibi
bir takım felaket senaryolarına karşı, eğitimli ve teknik donanımlı olmamız, bu
konuda bilimin bizlere öğrettiği doğrularla hareket edip yanlışlara fırsat
tanımamak gerekir. Bu da başta siyasi iradenin tercihlerini bu yönde
belirlemesi ve politikalarını o şekilde uygulamasını gerektirir.
Daha güzel ve her bakımdan umut vaat eden günlerin yaşanabileceği bir gelecek dileğiyle…
Dr.Ömer Ertürk
Yeşil Düzce Çevre ve Kültür Derneği Yönetim Kurulu Başkanı